Hollanda sokakları neden ateşe verildi?
İki hafta önce, Amsterdam merkezli başlayan sokak gösterileri, geçtiğimiz hafta sonu Amsterdam, Rotterdam, Eindhoven ve Den Bosch başta olmak üzere, onsekiz kente yayıldı. TV ekranlarına, sosyal medya ve gazetelere yansıyan görüntüler çok ürkütücü. Yakılan polis arabaları ve bisikletler, gazetecilerin kırılan fotoğraf makinaları, yağmalanan işyerleri, tahrip edilen halk otobüsü ve tramway durakları, gösterilerin ne boyuta ulaştığını ortaya koymaktadır. Maddi zarar ve ziyan yanısıra, gösteri mahallinde ikamet eden mahalle sakinlerinin, uzun süre evlerinden çıkamamaları, hatta evine giderken gösterici zannedilip polis tarafından tartaklanmaları da bu işin ayrı bir tarafı…
Peki, bütün bu olaylar neden oluyor? Sokak göstileri nasıl başladı? Sokağa çıkan grupların profili nedir? Ne istiyorlar?
Vandalizme dönüşen sokak gösterilerinin başlamasına verilen cevap, genel anlamda, Hollanda hükümetinin, korona salgını ile mücadele çerçevesinde aldığı ‘sokağa çıkma yasağı’ olarak gösteriliyor. Güya göstericiler, akşamları saat 21.00 ile sabah saat 04.30 arası uygulanan sokağa çıkma yasağına karşılar. Bir başka ifadeyle, göstericiler, hükümetin korona politikasını beğenmiyorlar. Beğenmedikleri için, demokratik haklarını kullanıp, gösteri yapıyorlar. Elbette bu açıklamalar gayet masum. Gösteri hakkını kullanıyorlar denilebilir. Ancak, hak kullanma, göstericilerin hastaneleri, tren istasyonlarını ve özel işyerlerini taşlamalarına ve talan etmelerine izin vermez.
Göstericiler arasında çok farklı grupların olduğuna dikkat çekiliyor. Bu farklı grupların, farklı motivasyonlarla sokaklara çıktığı da yapılan yorumlar arasında. Bir merkezden yönlendirilmedikleri kesin. Ancak, göstericilerin taşıdıkları pankartlarda “Diktatör’e hayır” sloganına bakılırsa, göstericilerin bazıları, Hollandalı aşırı ırkçı ve faşist siyasetçi Wilders ve FvD lideri Baudet’in yaptıkları açıklamalardan etkilendikleri söylenebilir. Zira, bu iki lider ‘birbuçukmetrediktatörlüğü’ ve ‘sağlık diktatörlüğü’ gibi kavramları kullanarak, hükümeti eleştirmişlerdi.
Diğer taraftan, Hollanda’da karar vericilere güven krizi zaten uzun zamandır tartışılan bir konudur. Bu güvensizliğe, yaşanan korona krizi ve belirsizlikleri de eklendi. Ayrıca, uygulamaya konulan bir takım kısıtlamalar da göz önüne alınınca, bu tür sokak manzaralarının ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.
Olaylar yaşanırken, Eindhoven Belediye Başkanı Jorritsma’nın gösterileri bir ‘iç savaş’ olarak nitelendirmesi, olayların yani sosyal rahatsızlığın derin olduğunu göstermektedir. Rahatsızlık her ne kadar derin olursa olsun, Hollanda’nın geçmişte futbol vandalcılarıyla, kraker denilen konut işgalcisi asi gruplarla ve 2012 yılında ortaya çıkan X proje grubuyla mücadele tecrübesi var. Bu tür sosyal grupların nasıl idare edileceğini iyi bilirler. Hollanda çok iyi eğitilmiş bir polis teşkilatına sahip. Dolayısiyle, kısa zamanda bu tür sosyal olaylar kontrol altına alınacaktır.
Bütün bu olaylar gelişirken, Başbakan Rutte’nin tavrı çok merak ediliyordu. Özellikle, aşırı tutucu insanların yaşadıkları Urk kasabasında, bir gazeteciye yapılan saldırı sonrası gözler Rutte’nin eski bir açıklamasına çevrildi.
İşte, Trouw gazetesi köşe yazarı, Stevo Akkerman, sokak olaylarını analiz ettiği yazısında bu noktaya temes ediyor. “Pazar gün, Hollanda’nın dindar yerleşim birimlerinden Urk’te yapılan gösterilerde NOS televizyon ekibine saldırıldı. Bu durum bize, Hollandalı Türklerin Rotterdam’da yaptıkları gösteri esnasında bir gazeteciye yapılan davranışı hatırlattı” diyen Akkerman, “O zaman Başbakan Rutte, hızlı bir şekilde, Türk gençlerini kasdederek önce ‘defol’, sonra da ‘ya normal davran ya da çek git’ demişti. Şimdi, aynı şekilde Rutte’nin Urk’lü gençlere ne diyeceği merak ediliyor” diyor.
Başbakan Rutte, tabii ki, Rotterdamlı Türk gençleri için kullandığı terimi Urk’lü gençler için kullanmadı. Olayların hak aramak yerine kriminel şiddet olduğunu söyledi Başbakan Rutte.
Evet, Hollanda sokaklarını yangın yerine çeviren göstericilerin eylemleri umarız bir an önce son bulur. Zaten korona krizinden dolayı zor günler geçiren insanlara, bir de yağmalamayla rahatsızlık verilmesin. Tabii ki, karar vericiler de olaylardan ders çıkarır ve nelerin iyi gitmediğini bir defa daha düşünmeliler
FACEBOOK YORUMLAR