Veyis Güngör'ün kaleminden "Hollanda'da Hristiyan Demokrat Parti'de neler oluyor?"
Hollanda'da Hristiyan Demokrat Parti'de neler oluyor?
Uzun yıllar Hollanda siyasi yönetiminde söz sahibi olan, son otuz yılda birbirinden değerli Başbakanlar çıkartan Hristiyan Demokrat Parti CDA’da sular bir türlü durulmuyor.
Bilindiği üzere, son bir ay içinde, CDA’nın ağır toplarından, milletvekili Pieter Omtzigt partisinden istifa etti. Ardından, yarım yüzyılı aşkın bir süre CDA üyesi olan, eski Başbakan Dries van Agt da istifa etti. Her ne kadar, iki siyasetçinin, CDA’dan istifa gerekçeleri farklı olsa da, insanın aklına, ister istemez, CDA’da neler oluyor sorusu geliyor.
İstifalara ek olarak, seçim öncesi, partiye bir milyon avrodan fazla yardım yapanların, parti içi işleyişine müdahale etmeleri de CDA’yı sorunlu bir parti haline getirdi. Hem istifalar hem bağış yapanların parti içindeki yönlendirmeleri, parti içinde ve elbette kamuoyunda ve hassaten siyasi analistlerde, partinin adında yer alan ‘demokrat’ kavramının tartışılmasını beraberinde getirdi.
Zaten, parti içi ayrışma ve farklı yorumlar, 2010 yılından itibaren vardı. Bir kısım partililer CDA’nın varoluş felsefesine ters düştüğü, savunduğu değerleri görmezden geldiği tartışmasını başlatmışlardı. CDA’nın kendi kitlesiyle ters düştüğü, onları dinlemediği ve elitlerin partisi olduğu eleştirileri yapılmaktaydı.
Seçimlerde, yani son on yılda yapılan seçimlerde, tıpkı sosyal demokratlar gibi, her seçimde oylarını azaltan bir CDA’ya, istifalar da eklenince, parti içi sıkıntılar da ayyuka çıkmış oldu.
Siyaset bilim dergisi, ‘Hristiyan Demokratik Keşifler’ Genel Yayın Yönetmeni Marc Janssens, “Hristiyan demokratik düşünce, dayanışma, inisiyatif ve arzular, her şeye rağmen, toplumda karşılık bulur. Ancak, CDA bu gerçeğin gerisinde kalmaktadır” diyor. Trouw gazetesi yazarı Stevo Akkerman ise, “Pieter Omtzigt olayı ve parti içinde para verenlerin manipülasyonunu gördükten sonra, CDA’nın ‘Hristiyanlığını’ bilmiyorum ama ‘demokratlığının’ bir değeri kalmamıştır” yorumunu yapıyor.
Diğer taraftan, 90 yaşındaki, eski Başbakan Dries van Agt’ın istifa gerekçesinde yer alan can alıcı cümlelerinden birisi: "CDA'nın hukuktan, adaletten ve baskı altındaki insanlarla dayanışmadan yana olacağına ilişkin umudumu kaybettim” cümlesi oldu.
‘Bütün bunlar bizi ne ilgilendirir?’ diye sorabilirsiniz elbette.
Bunların bizimle ilgisine geçmeden önce, şunu söylemeliyim: Demokratik hukuk devletinde, bir siyasi partinin bu hale düşmesi, içinde yaşadığımız ülke adına endişe verici bir gelişmedir. Hukuk devleti için, Avrupa’da uzun ve zorlu bir mücadele verildi. Savaşlar, katliamlar, sürgünler, göçler oldu. İkinci Dünya Savaşından sonra, Hristiyan Demokrat düşüncenin, Avrupa’nın şekillenmesindeki katkısını göz önüne getirince, CDA’nın bu hale düşmesi insanı elbette düşündürüyor.
Ayrıca, Hollanda’daki yarım yüzyıllık göçmenlik tarihimizde, Türklerin, hassaten muhafazakâr Türklerin, günün iktidar partisi CDA ile olan ilişkilerini de düşününce, CDA’nın bu haline hayıflanmamak elde değil.
Kurumsal hafızamızda CDA’lı Başbakan Ruud Lubbers ve Jan Peter Balkenende başta olmak üzere, Kültür Bakanı Elco Brinkman, Adalet Bakanları Piet Hein Donner ve Ernst Hirsch Ballin, Sağlık Bakanı Ab Klink ve diğerleriyle olan ilişkilerimiz hemen ilk akla gelen hatıralar arasında canlanıveriyor. Bu isimlerin bazıları, kuruluşlarımızın toplantılarına katıldılar. Kimileri cami açılışı ve temel atma törenlerinde yer aldılar. Başbakan Jan Pieter Balkenende, Hollanda’nın AB Dönem Başkanlığı yaptığı sırada, Türkiye-AB ilişkilerinin en sağlıklı şekilde yürümesi için olağanüstü bir gayret sarf etti. Adalet Bakanı Ernst Hirsch Ballin, Mesnevi’nin Hollandaca baskısının ilk nüshasını, Temsilciler Meclisinde kabul etti ve farklı konuşmalarında Mesnevi’den örnekler verdi. Sağlık Bakanı Ab Kilink ile bir haftalık Türkiye gezimiz oldu.
Hangi birini anlatayım ki…
Gerçi, iki binli yıllarda, bünyesinde onlarca Türk kökenli siyasetçi barındıran ve sonra da bu arkadaşlarımızı bünyesinden yavaş yavaş atan bir CDA’ya da şahit olduk. Buna rağmen, Hollanda Türkleri olarak, otuz beş yıllık siyasi katılım mücadelemizde, yollarımızın kesiştiği CDA’da son yaşananlar, ister istemez bizi de, düşündürüyor.