Kültürel kimlikler zenginliktir…
Kültürel kimlikler zenginliktir…
Geçen yüzyılın ikinci yarısı ve içinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılın çeyrek asrı, dünyada yaşanan göç hareketlerine tanıklık etti. İkinci Dünya Savaşı esnasında başlayan zoraki göç akımları, sonraki yıllarda ekonomik göçlerle devam etti. Göç, günümüzde de devam etmektedir. Yaşanan bu göç hareketlilikleri, özellikle göçmenlerin ikinci ve sonraki nesillerinde, çoklu kültürel kimliklerin oluşmasını sağladı.
Daha çok sosyologların çalıştıkları göç ve kimlik konuları, yeni kimlik tanımlarını da beraberinde getirdi. Örneğin, çiçeği burnunda Cakarta Büyükelçimiz Prof. Talip Küçükcan, Avrupa’daki Müslüman gençlerin kimlikleri üzerine yaptığı çalışmalarda, yeniden üretilen kimliklerden bahsediyor ve ‘hibrid kimlik inşası’ kavramını öne çıkarır. Küçükcan yeni oluşan bireysel ve toplumsal kimliklere de işaret ediyor.
İşte, bu tanımlamaya uyan, Avrupa’daki göçmen gençlerin kültürel kimliklerini anlatan somut bir örnek de, genç gazeteci Hodo Abdullah. Bu genç gazeteci, kültürel kimliklerin, birbirine engel olmadığını, aksine uyum içinde olduğunu, kasım ayının ilk haftası ‘NieuwWij’ kuruluşun web sitesinde yazdığı, ‘Mekke’ye spritüal yolculuğum’ başlıklı makalesiyle anlatmış.
Makalesinden vereceğim örneklerden önce, kısaca Hodo Abdullah’ı tanıyalım.
Hodo Abdullah, Somali’li bir ailenin kızı olarak Hollanda’nın Zwolle kentinde doğmuş. Abdullah, akıcı bir şekilde Somalice konuşuyor. Arapça biliyor. Amsterdam Özgür Üniversitesi’nde (VU) master yapan Abdullah, Hollanda Gazeteciler Derneği Düşünce Kurulu üyesi. Arkadaşlarıyla birlikte toplantılar, tartışmalar ve konferanslar organize ederek, özellikle Hollanda medyasında çoğulculuğun görünür hale gelmesine katkıda bulunuyor.
Hodo Abdullah, NieuwWij.nl okuyucuları için yazdığı makalesinde, anne ve babasıyla Mekke’ye yaptığı umre ziyareti esnasında yaşadıklarını anlatmış. Genç gazeteci Abdullah’ın ilk cümlesi şöyle: “Bu özel seyahatim sayesinde her iki kültürel kimliğimi daha sıkı bir şekilde kucakladım. İki kimliğim birbirini ötelemeden yan yana devam edebilir”.
Umre ibadetini yapan akrabalarının ve yakın arkadaşlarının anlattıklarından çok etkilendiğini ve yıllar içinde bir Hac ve Umre hasreti içine girdiğini söyleyen Hogo Abdullah, İslam ile ilgili bilgilerini artırarak, Kâbe’ye duyduğu özlemi gerçekleştirmek için, annesi ve babasıyla Umre için Suudi Arabistan’a hareket eder.
Cidde’den Mekke’ye yaptığı seyahati de detaylarıyla anlatan Hogo Abdullah, ihram ve tavaf hazırlıkları esnasında, çocukluğundan itibaren özellikle Ramazan’da, televizyondan izlediği Mekke’deki ezan sesini, canlı olarak duyması, abdest alırken aldığı misk tütsüsü ve gül suyu kokusu ve zemzem yazan tabelayı görmesiyle halden hale girdiğini söylüyor.
Artık, çocukluk ve gençlik hayallerinin gerçekleştiği anın, yani Kabe’yi tavaf etmenin vakti geldiğini belirten genç gazeteci Abdullah, Kabe’nin etrafında gördüklerine gözlerinin inanamadığını, o büyüleyici atmosfer karşısında annesi ve babasıyla birlikte olabilmenin sevinciyle, gözyaşlarını tutamadığını anlatıyor. Abdullah, anlatılmaz bir duygu içine girdiğini, annesi ve babasının ellerine sımsıkı sarıldığını ve o anda adeta zamanın durduğunu söylüyor.
Çocukluğundan itibaren duyduğu arzunun yerine geldiğini, Mekke’yi anne ve babasıyla ziyaret ettiğini belirten Hodo Abdullah, “İki kültür, Somali ve Hollanda kültürü arasında büyüdüm. Mekke ziyaretim zarfında hiç yabancılık çekmedim. Kendim oldum. Evden aldığım kültür, Mekke kültürüyle çatışmadı. Bu özel ve anlamlı Umre ziyareti, aidiyet duyduğum ve içinde büyüdüğüm kültürel kimliklerimin kıymetini bir kez daha fark ettirdi. İki kültür kimliğim de yan yana sorunsuz bir şekilde devam edebilir” diyor.
Hollanda’da doğan ve Somali’li bir ailenin çocuğu olarak yetişen gazeteci Hodo Abdullah’ın umre ziyareti örneğinde de görüldüğü üzere, çok aidiyetli ve çok kimlikli olmak gençler için bir sorun ve uyumsuzluk teşkil etmiyor. Aksine, daha sorumlu, toplumsal sorunlara daha duyarlı ve alâkalı bireylerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu durum, hem farklı kültürel kimliklere sahip bireyler için, hem de insanlık için bir zenginliktir.