Hollanda medyasının tekelleşmesi ve demokrasiye etkileri
Hollanda medyasının tekelleşmesi ve demokrasiye etkileri
Kısa adı CvdM olan ‘Hollanda Medya Komiserliği’, düşünce özgürlüğünün korunması ve demokrasinin sağlıklı işlemesi yönünde çalışmalar yapar. CvdM, aynı zamanda, medya sektöründeki gelişmeleri ve medya pazarında yeterli oyuncunun olup olmadığını da gözlemler. Her yıl ‘medya monitör’ başlığıyla bir rapor da yayınlar. Kurumun, geçtiğimiz aylarda yayınladığı raporda, Hollanda medyasının tekelleştiği uyarısı yapılırken, gidişatın demokrasiyi tehlikeye düşürebileceğine de dikkat çekiliyor.
Raporda yayınlanan verilerden hareketle, Trouw gazetesinde konuya ilişkin Nienke Schipper’ın yaptığı analize göre, medyanın tekelleşmesi demokrasi için bir tehdit oluşturur. Schipper, ‘Her geçen gün, gazeteler, dergiler ve televizyonlar yavaş yavaş, şirket evliliği yapan büyük şirketlerin eline geçiyor’ diyor. Bazı medya uzmanlarına göre ise bu gelişme, sosyal tartışmalar ve toplum için tehlike oluşturuyor.
Analizden bazı tespitler aşağıdaki şekilde.
Medyada yaşanan tekelleşmeyle, çeşitlilik ve bağımsızlık da ortadan kayboluyor. Son on yılda yapılan şirket evlilikleri, Hollanda’da yazılı medyanın genel olarak iki büyük yayıncının elinin altında toplanmasını beraberinde getiriyor. Tekelleşme sadece gazete, dergiler ve televizyonlar değil, ticari amaçlı yayınlar da aynı kaderi paylaşıyor.
Şirket evliliği sayesinde Hollanda’da medya neredeyse iki Belçikalı yayıncı olan ‘Mediahuis’ ve ‘DPG Medya’nın eline geçti. Hollanda’nın ana akım gazetelerinden NRC Handelsblad ve De Telegraaf’ın sahibi olan Mediahuis, kısa bir süre önce Leeuwarder Courant ve Noordelijke Dagblad Combinatie’yi de satın alarak medyada gücüne güç kattı.
Diğer taraftan, eski adı De Persgoep olan DPG Medya da, yine ana akım gazetelerden Trouw, de Volkskrant, Het Parool ve Algemeen Dagblad (AD)’yi satın alarak Hollanda’daki medya yayınlarında ikinci büyük güç oldu. DPG Medya aynı zamanda, QMusic Radyo yayını, Donald Duck ve Libelle dergileri ile, günlük haber sitesi Nu.nl’yi de bünyesinde bulunduruyor.
Gazetelerde durum böyleyken, televizyon yayıncılığında da üç büyük grup söz sahibi. Bunlar, NPO (Hollanda Kamu Yayıncılığı), RTL ve Talpa.
NPO ticari bir yayın şirketi olmayıp, devlet tarafından sübvanse ediliyor. RTL Grubu, Alman Bertelsmann'a bağlı olup, RTL, RTL 4, RTL 5, RTL Z gibi televizyon kanalları ile, Videoland yayının sahibidir. Talpa Network ise, John de Mol’a ait olup, SBS6, Net5 televizyon kanalları, Radyo 538 ve Linda dergisi bünyesindedir.
RTL grubunu bünyesinde bulunduran Bertelsmann, Talpa Network’ü satın almak için uğraş veriyor.
Medya alanında yaşanan ve genel anlamda bu şekilde özetlenebilecek tekelleşme gelişmesi, sadece Medya Komiserliği’nin değil, aynı zamanda medya uzmanları ve Temsilciler Meclisi’ndeki siyasi partilerin de dikkatini çekti. Temsilciler Meclisi’nde, tekelleşmeden duyulan rahatsızlık, Sosyalist Parti milletvekili Peter Kwint tarafından verilen bir önergeyle netlik kazandı. Milletvekilleri tarafından kabul edilen önergeye göre, medyada çeşitliliğin korunması şimdiki hükümet döneminde araştırılacak.
Diğer taraftan, on yedi yıldır, medya alanında araştırmalar yapan uzman Edmund Lauf, medyada yaşananların endişe verici olduğunu söylerken, iyi işleyen bir demokrasi için, düşünce özgürlüğü, çok seslilik ve bağımsız medyanın olmazsa olmazlardan olduğunu belirtiyor.
Yıllardır, Hollanda medyasının zor günler geçirdiği konuşuluyor. Buna göre, okuyucu daha çok dijital yayınlara yöneliyor. Gazetelerin tirajı düşerken, dijital abonelik yavaş yavaş artıyor. Reklam ilanlarında da değişiklik yaşanıyor. Uluslararası şirketler, Facebook ve Google’da iş ilanları verirken, geleneksel medya organlarının reklam gelirleri de buharlaşıyor. Bu gelişme karşısında, medyanın güç birliği yaparak varlığını devam ettirdiği yorumu yapılıyor. Ancak, tekelleşmenin demokrasiyi tehdit eder hale geldiği de ayrı bir gerçek. Bir tarafta medyanın varlığını devam ettirmesi için güç birliği ve tekelleşme, diğer tarafta da çok sesliliğin kaybolma ve düşünce özgürlüğü alanının daralmasıyla, demokrasinin tehlikeye girmesi.
Modern toplumların karşı karşıya olduğu bu ikilem, önümüzdeki yıllarda konuşulmaya ve tartışılmaya devam edecek.