Bir Faşisti Nasıl Tanıyabilirsin?

Veyis GÜNGÖR
ABONE OL

Bir Faşisti Nasıl Tanıyabilirsin?

Avrupa’da tehlike çanları çalıyor. Aşırı sağ ve popülist hareketler gün geçtikçe güçleniyor. Avrupa’da siyasi değişimler yaşanıyor. Demokrasi baskı altına alınıyor. Avrupa sağ duyusu ve ana akım siyasi akımlar büyük endişe içindeler. Düşünce kuruluşları, STK’lar ve diğer sosyal oluşumlar, gelişmelerin önemine dikkat çekerek, olayları anlamak ve analiz etmek için çeşitli programlar düzenliyorlar. İşte bu programlardan birisi de, Amsterdam merkezli sosyal inovasyon platformu “Pakhuis de Zwijger” tarafından yapılıyor.

1 Ekim tarihinde yapılacak programın konusu “Bir Faşisti Nasıl Tanıyabilirsin”.
Amsterdam merkez tren istasyonuna yürüme mesafesinde olan Pakhuis de Zwijger, 2006 yılından itibaren, şehir, ülke ve dünyanın geleceği ile ilgili 600’ü aşan programlar yaptı. İnsanları bir araya getirdi. Düşünürler, bilim insanları, sanatçılar ve siyasetçilerin katıldığı programlarla daha adil, daha sürdürülebilir ve geleceğe daha donanımlı bir toplum hazırlamayı hedefledi.

1 Ekim tarihinde yapılacak olan programa dönersek. Pakhuis de Zwijger’de, tarihçi Robin te Slaa, siyaset bilimci ve yazar Mounir Samuel ve siyaset filozofu Ivana Ivkavic’in katılımıyla “faşizm” hakkında konuşulacak. Programda, bu ideolojinin ortaya çıkışı, tarih içinde nasıl şekillendiği ve en önemlisi de günümüzde faşizmin vurgularının neler olduğunun üzerinde durulacak.

Ancak, organizatörler bu zor ve karmaşık konunun daha iyi anlaşılması, analiz edilmesi için, programa katılacaklara, okumaları veya göz gezdirmeleri için biz dizi kitap öneriyorlar. Bu tür bir program hazırlama, kırk yılı aşan bir süreyle binlerce program yapmış birisi olarak beni ziyadesiyle büyüledi. Gelin hep birlikte, “Bir Faşisti Nasıl Tanıyabilirsin” programına hazırlık için önerilen eserlere kısaca bir göz atalım.

 

Konuyla ilgili önerilen birinci eser, bir çoğumuzun bildiği Umberto Eco’nun, “Faşistler Nasıl Tanınır” kitabı. Klasik bir Avrupalı olan Umberto Eco, Ukrayna’daki savaş ve giderek totaliter bir devlete kayan Rusya’yı, kalbi sızlayarak izledi. “Faşistler Nasıl Tanınır” adlı eserde, Eco, gizli faşizmin ("Ebedi Faşizm") ve kendi kendine uygulanan sansürün ("Sansür ve Sessizlik") giderek Avrupa barışı için büyüyen büyük bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor.

Bir diğer eser, eski Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’in “Faşizm: Bir Uyarı” adlı kitabı. Albright’a göre, dünyada yeniden yükselişe geçen yıkıcı bir güç var ve bu güç tüm faşizm özelliklerini taşıyor.

Üçüncü eser ise, Antonio Scurati’nin “Faşizm ve Popülizm” adlı çalışması.
Scurati, 
Mussolini’nin Avrupa ve Amerikan siyasetinde nasıl etkilediğini anlatıyor. Scurati’ye göre, Avrupalılar demokrasiyi yeniden savunmak zorundalar. İtalyan yazar, faşizmin ve popülizmin tarihini inceliyor. Geleceğin, ancak tarih bilinciyle tayin edileceğine inanan Scurati, Avrupa faşizminin günümüze nasıl yansıdığını anlatıyor.

Etkinlik için okunması gereken bir başka eser de, Nidesh Lawtoo tarafından yazılan
“ (Yeni) Faşizm” 
adlı çalışma. Yazara göre, faşizm geçmişte kalmış gibi görünse de, aslında geri döndü. Günümüz medyasının faşist mesajları güçlendirdiğine inanan Lawtoo, azınlıkları günah keçisi görme, İslamofobi, agresif militarizm, dini ayırımcılık ve benzer gelişmelerin faşizmin yeni şekli olduğunu belirtiyor.

Programda konuşmacı olan Robin te Slaa’nın “Faşizm: Köken ve İdeoloji” adlı eserinin de, katılımcılar tarafından okunması gereken kitaplar arasında yer alıyor. Yazara göre, geçen yüzyılda milyonlarca Avrupalı, faşizme derinden inandı. Bu yeni, devrimci-ütopik ideoloji ve kitle hareketi, coşkulu takipçilerine, uğruna yaşanacak, ölünecek ve öldürülecek büyük idealler sundu. Faşizm, yeni bir toplum, yeni bir kültür ve hatta yeni bir insan vaat ediyordu. 20. yüzyılın tarihi, faşizmin ideolojisini ve kökenini incelemeden anlaşılamaz.

1 Ekim Salı akşamı Amsterdam’da yapılacak olan, “Bir Faşisti Nasıl Tanırım” programı, Avrupa’nın ve insanlığın karşı karşıya olduğu ciddi bir soruna dikkat çekiyor. Program, faşist ve ırkçı hareketlerin nasıl normalleştiğini, haksızlıklara dünyanın nasıl göz yumduğunu anlamak için önemli bir fırsat sunuyor.