İlhan Karaçay'ın kaleminden "Refah içinde ama sevgisiz yetişen Hollanda gençliği"

İlhan KARAÇAY
ABONE OL

Refah içinde ama sevgisiz yetişen Hollanda gençliği

Hollanda’da bugünlerde yaşanmakta olan sokak gösterileri, beni 1972 yılında yaşanan Rotterdam olaylarına götürdü.
Bir ağustos gecesiydi. Rotterdam’a 100 km. mesafede bulunan Zeist kasbasındaki evimin telefonu çaldığı zaman gece saat 00.30’du. Bana bağlı olarak çalışan muhabirlerimizden Senan Bilgin arıyordu: ‘Abi çabuk gel, burada büyük olaylar yaşanıyor. Türk evlerine saldırılıyor ve otomobilleri yakılıyor.’

Böyle bir cümleyi duyunca hemen yola koyulmak şart olmuştu tabii…

Ondan sonrası malûm. Kahvehane ve pansiyon sahibi bir Türk’e kızmış olan mahalle halkı ortalığı kasıp kavuruyordu.
Polis vardı ama, saldırılar sabaha kadar sürmüştü.
Sonra ortalık sakinleşti.


1972 Yılında Rotterdam’da meydana gelen olaylar sırasında, ünlü programcı
Jaap van Meekren, olayları görüntülerken benimle de bir röportaj yapmıştı.

‘Oh’ demiştik ve bu kadarla kurtulmuş olduğumuza sevinmiştik.
Ama umduğumuz olmadı. Ertesi günün akşamı toplanan mahalle gençleri, saldırıları sürdürmüştü. Polis yine vardı ama nafile…
Evlerimiz ve otomobillerimiz yine alevler içindeydi.
İş bununla bitecek diye düşünmüştük ama, maalesef yine olmadı. Bu kez, ülkenin dört bir yanından gençler, örgütlü bir şeklide Rotterdam’a gelmeye başlamışlardı. Her akşam saatlerinde gençler Rotterdam’a geliyor ve saldırıları sürdürüyorlardı. Bu tam bir hata böyle sürdü.

 

Gazete kupürlerinde göreceğiniz gibi, bu olaylar Türkiye’de manşetlerden düşmediği gibi, dünyada da haber konusu olmuştu.
Hollanda televizyonunun benimle de yapmış olduğu söyleşide, refah içinde ama sevgisiz gelişen Hollanda gençliğinden söz etmiştim.

İşte şimdi de o günleri hatırladım.
Neden mi?
Hollanda hükümetinin korona salgını nedeniyle uygulamaya başladığı, akşam saat 21.00’den sabah 04.30’a kadar sokağa çıkma yasağı, Hollanda gençliğinin hoşuna gitmemişti.
İlk protesto gösterileri Amsterdam’da başlamıştı. Daha sonraki günler protestolar tüm ülkeye yayılmıştı. Protesto gösterileri, söylemden çok eylem haline gelmişti. Önce polise karşı direnen gençler, polis araçlarını yakmaya başladılar. Eylemler daha sonra genel saldırıya dönüştü. Esnafın dükkânları taşlanmaya başlandı. Hastaneler, tren istasyonları ve okullar da taşlanmaya başlandı. Sonunda da yağmalama başladı.

 

Salgın hastalık nedeniyle zaten çok zor durumda olan Hollanda esnafı feryat etmeye başladı.
Medyaya konuşan bakkal, berber, otel, restoran ve kafeterya sahibi mağdur insanlar, gençlerin bu anlaşılmaz tutumuna feryat ediyorlar.
Hollanda esnafı, ‘Aylardır kapalı olan ve bizi iflasa götüren mekanlarımız, şimdi de kendini bilmez gençler tarafından yağmalanıyor. Şimdi neye yanalım, bir yandan bizi perişan eden hastalık salgınına mı, yoksa bu mağduriyetimizi göremeyen bilinçsiz gençliğimize mi?’ diye feryat ederken, refah içinde yaşamakta olan bu gençliğin tutumuna bir anlam veremediklerini söylüyor.

 

Hollanda esnafı, anlamakta zorluk çektikleri bu gençlerin, sevgiden yoksun bir şekilde gelişmekte olduklarından habersiz tabi…
Zira bu ülkede, sürekli olarak norm ve değerlerden söz ediliyor ama, modern, medeni ve demokrat bir yaşam içinde örf ve geleneklerin zayıflığı fark edilemiyor.